Slovenya gezi notlarımı yazmaya başladığım gün kendileri basketbolda Avrupa şampiyonu olmanın sevincini yaşıyorlardı. Haklılar da. 2 milyon nüfuslu ülke olmalarına rağmen şampiyon olabilecek 12 tane adam çıkarabiliyorlar. Biz 40 katıyız öyle düşünün. Neyse diyeceğim o ki yine ön yargılara kurban gitmiş bir diğer Balkan ülkesi olan Slovenya, dürüst olmak gerekirse benim de beklentilerimin çok çok üzerinde güzel ülke çıktı. @capture_planet Instagram hesabına sahip iş arkadaşımın da yoğun baskılarıyla (ulan her yere gittin, şu ülkeye gitmiyorsun bir türlü..tarzı) biraz pahalı da olsa (900 Lira kadar) THY İstanbul – Ljubljana bileti aldım ve bir arkadaşımla yola koyuldum.
Çok küçük bir yüz ölçümüne sahip fakat çok fazla görülecek doğal, tarihi, beşeri 😉 güzellikleri var. İnsanlarına zaten diyecek bir şey yok. Kimi dükkanlarda eskilerden kalma Slavik bir somurtma mevcut ama insanlar çok medeni ve normal bir Avrupa ülkesi ne kadar gelişmişse, Slovenya da o kadar gelişmiş vaziyette.
Aşağıdaki rotayı kiralık arabayla 5-6 günde bitirmeniz mümkün. Biz 4 günde yaptık ki yağmurdan dolayı maalesef ülkenin doğu tarafına gidemedik. Çok yakın olmasından dolayı zamanınız yeterse İtalya ve oradan da İsviçre (Lugano) yapıp geri dönebilirsiniz.
Ljubljana
Halkımız arasında Lubyana olarak okunan küçük, şirin bir başkentleri var Slovenlerin. İlk defa gören teyzelerimiz-dayılarımız lujubılijana gibi garip sesler çıkarabilirler dert etmeyin.
Havalimanındaki Budget şirketinden tüm sigortalar dahil günlük 150 Lira gibi bir ücretle aracımızı kiraladık ve şehre doğru ilerledik. 350 bin nüfuslu ufak tefek tarihi bir şehir burası. Vakit geçirmesi güzel ve 1 günde her yerini gezebilirsiniz. Sıkıntıdan ne yapacağımızı bilemeyip hayvanat bahçesine bile gittik diyebilirim. Kaleye çıkıp şehrin manzarasına bakabilirsiniz.
Bled
Slovenya’nın en güzel yanı tüm güzelliklerin birbirine çok yakın mesafede olması. Yarım saat içinde şehirden çıkıp kendinizi Alp Dağları, göller, şelaleler, kanyonlar arasında bulabilirsiniz. Bled de bunlardan biri ve oldukça turistik bir bölge. Çok turist olmasının nedeni fazla güzel bir yer olması ama Uzungöl tarzı kaliteli(!) bir turizm yok burada. Aşağıdaki manzaraya ulaşmak için haritada işaretli yere ormanın içinden 20 dakika tırmanabilir ve tadını çıkarabilirsiniz. Bu arada saatliği 10 Euro olan kayıkları kiralayıp gölde kürek çekip ortadaki kiliseye gitmeniz de ayrıca tavsiye edilir.
Bohınj
Bled’e 15 dakikalık mesafede olan Bohinj daha çok yerlilerin gittiği nispeten az turistik bir yer. Mutlaka görülmeli ve marketten yiyecek içeceğinizi alıp göl kenarında yenilmeli. Biraz daha ilerlediğiniz takdirde 20bin yıl önce buzullarla kaplı vadiden geçip, dağların arasından akan Savica şelalesini görmelisiniz.
Hava kararmadan vaktiniz kalırsa Soteska Vintgar kanyonuna 5 Euro verip girebilirsiniz. Kanyonun başından sonuna 1 saatlik yürüyüş yapıp evinize çekilebilirsiniz.
Trıglav – Natıonal Park
Geceyi Mojstrana isimli küçük bir kasabada çorba içerek geçirdik. Öncelikle çorbaları çok güzel. Mantar, et veya sebze çorbasını tavsiye ederim ki soğuk havaya birebir. Kalışınızı da Airbnb üzerinden yapabilirsiniz. Ev sahipleri cana yakın ve evler de ucuz. Zaten otel bulabilmek çok da kolay değil. Sabah kalkıp fakirlikten market sandviçiyle başladığımız güne Triglav Ulusal Parkı’na giderek devam ettik. Sloven Alpleri’nin zirvelerinde bisikletçi-motosikletçiler eşliğinde araba kullanmak aşırı zevkli. Manzara da aşağıdaki gibi diyecek kelime bıraktırmıyor.
Kobarıd – Tolmın
Triglav zirvelerinin ardından Soca Vadisi’nden aşağı inerek 1. Dünya Savaşı için önemli bir yer olan Kobarid’de konaklamanızı tavsiye ederim. Merakınız varsa savaş müzesini gezebilir, akşam pizzanızı yiyip biranızı içebilirsiniz. Zaten oralarda çok da yapacak bir şey yok. Kobarid’e gelmişken de diğer bir doğa güzelliği olan Kozjak Kanyonu’na mutlaka gidin ve sonunda şelalede güzel güzel profil fotoğraflarınızı çekin çektirin.
Biraz ileride bulunan Tolmin kentinde de konaklayabilirsiniz. Orada da yürüyüş yapılacak harika kanyonlar mevcut.
Tolmin’in ardından sahil kentleri Koper yoluna devam ettiğinizde Soca Vadisindeki son güzellik de Solkan Köprüsü’dür sanırım. 85 Metre açıklığıyla dünyadaki en geniş taş köprü unvanına sahip kendisi. 1906’da hizmete açılmış ve hala da çalışmakta.
Koper – Izola – Pıran
E artık dağ taş yeter biraz da denize girelim diyorsanız da durmadan güneye sürün arabanızı. Koper, Izola ve Piran gibi çok tatlı sahil kentleri mevcut Slovenya’da. Aralarındaki favorim Piran diyebilirim. Öyle bir gün batımı çok nadir görmüşümdür herhalde bugüne kadar.
Euro’dan dolayı biraz pahalı bir ülke olsa da bu onların suçu değil tabii. Bu yazıya başladığımda 4.20 Lira olan Euro şu an 4.45 olmuş durumda. Artık suçu kimde ararsınız onu ben bilemem. Millet en iyisini bilendir zira.
Ne var ulen Slovenya’da diyenlere de döndükten sonra tokat gibi cevaplarınız olur fotoğraflarınız. Motosiklet meraklısıysanız zaten hiç durmayın hemen gidin.
Gece hayatı için çok fazla bir şey diyemeyeceğim ancak Ljubljana’daki Metelkova bölgesinde enteresan barlar mevcut. Sokağa girdiğinizde kafanız otomatik güzel oluyor onu da belirteyim hani ona göre gidin.
Yemekler de klasik Balkan usulü et, makarna, pizza civarında geziniyor. Aşırı beklentiyle gitmeyin ancak bazı Doğu Avrupa ülkelerindeki gibi aç kalmazsınız. Gulash yiyip çorbalarından içebilirsiniz. Daha da ekleyecek bir şeyim yok sanırım. Tadını çıkarın.
Yazılarınızın başına tarih atarsanız yazdığınız fiyatlar 10 yıl öncesine mi, geçen yıla ait mi olduğuna dair fikir verir. Yoksa bir işe yaramaz. İyi gezmeler.
BeğenBeğen
Dikkate alırım Yasemin Hanım. Teşekkürler.
BeğenBeğen
Çok başarılı, teşekkürler.
BeğenLiked by 1 kişi
Elinize sağlık. Ben Münih’e gittiğimde euro 3.40 idi. Tunus’a gittiğimde 4.50 idi. Berline gittiğimde 6.50 idi. Şimdi Slovenya planları yapıyorum 10.50 . Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş.
BeğenBeğen
Teşekkürler Kemal Bey. Biz de Slovenya’dayken 4 civarındaydı. Ona bile zorlanıyorduk. Size kolaylıklar dilerim:)
BeğenBeğen