Öncelikle söylemeliyim ki bu ülkeye iş toplantısı için gitmiştim. O bakımdan çok fazla gezme şansım olmadı ama Marakeş’i biraz olsun tanıdım. Pek de fazla sevdiğim söylenemez bu şehri. Alabamalı Bay Cingılbört ve ailesi için oldukça egzotik ve çekici gelebilir ancak aynı havayı İstanbul Mısır Çarşısı’ndan geçip Sultanahmet’e çıkmak suretiyle almanız mümkün.
Marakeş
Marakeş’i özel kılan şeylerin başında toprağının yapısı geliyor. Bundan dolayı palmiye ağaçlarının arasından yükselen tüm yapıların turuncumsu, kızılımsı bir rengi var. Zaten Marakeş’in lakabı da Kırmızı Şehir imiş.
Yukarıdaki fotoğrafta temiz ve düzenli görünen bir şehir gibi Marakeş ama aynı şeyi havası için söylemek pek mümkün değil. Altyapısı çok da iyi olmadığından çoğu yerde burnunuzun direği kırılabiliyor. Maalesef sokaklarda at çişi nehirleri mevcut. Bu konuda hassasiyetiniz varsa Marakeş size göre bir yer değil. Hava da çok sıcak olduğu için koku olduğu yerde duruyor ama bütün şehir böyle kokmuyor. O kadar da haksızlık etmemek lazım.
Bunların dışında her yerden minaresi gözüken Marakeşin meşhur camii Koutoubia. 13. yy’da inşa etmişler ve hoş bir görüntüsü var.
En önemli yerlerinden biri olan surların içindeki merkezi yani Medina. Medina’da da görülmesi gereken yer Djemaa El Fna Meydanı. Meydan karışık ve gürültülü. Sürekli bir vurmalı çalgı sesi hakim. Bir yanda maymunlar, diğer yanda yılan oynatanlar, kınacı teyzeler, dansçılar, sümüklü böcek kızartması satanlar…
Gerçekten egzotik, orijinal ve eğlenceli bir yer. Türkiye’de tanık olamayacağınız manzaralar görebilirsiniz.
Üzerinize maymun, yılan atıp zorla para isteyen vatandaşlardan sıyrılırsanız meydanın içindeki çarşıyı gezebilirsiniz. Hediyelik eşya ihtiyacınız varsa buralardan alın ve tabii ki pazarlık edin. Saça başa iyi gelen argan yağını da buradan edinebilirsiniz. Türkiye’de ne kadar bilmiyorum ama Marakeş’te sık bulunduğundan ucuzdu. Çarşı güzel fotoğraflar çekilebilen bir yer ama çekerken her an yanınıza biri gelip silmenizi isteyebiliyor. Sildiğinizi görmeden de yanınızdan ayrılmıyor. Adamı çekmediğim halde gelip silmemi istemişti. Çok da meraklı değildim kendisine ama istediğini yaptım. Zorunda kaldım diyelim çünkü yanınızdan ayrılmıyorlar ve bir anda 10 kişi ne oluyor diye etrafınıza toplanıyor. Eğer sizden bir çıkarları yoksa genelde kaba davranıyorlar. Bütün ülkenin insanları böyle değil ama turistik yerde bulunanlardan sakınınız.
Fotoğraf konusunda yukarıdaki gibi aşırı bir hassasiyet söz konusu. Nedenini bilemiyorum. Nepal’de aynı hassasiyeti maymundan görmüştüm.
Gece hayatı enteresan bir yer Marakeş. Alkollü mekan bulmak zor ancak biraz daha merkezin dışına çıkarsanız büyük gece kulüplerini bulabilirsiniz. Kulüplere giriş ücretli ve içkiler de hiç ucuz değil. Ayrıca dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta da içerideki eskortlar. Dans pistini çevreleyen çok fazla kadın var ve yanınıza gelip sizden hoşlanmış gibi dans ediyorlar. Sabah kalktığınızda “naptım lan ben?” dememek adına dikkatli olun. Zaten bu kadınlar dışında kulüplerde çok da fazla kadın yok. Biz ekiple gittiğimiz için kendi aramızda güzel güzel eğlendik.
Şehirde 5 yıldızlı bir çok otel mevcut. Son gün artık otelden çıkmayı pek düşünmemiştim ki 3 gün Marakeş için yeterli. Türkiye’deki hizmet kalitesini beklerseniz de hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Yemekleri fena değil ama biraz yağlı ve ağır.
Başta da söylediğim gibi yazıdaki genel olumsuzluk benim bu kültüre çok yatkın olmamamdan kaynaklanıyor. Gittiğim başka ülkelerde farklı olumsuzluklar mevcut ama sevdiğim yanları daha ağır basıyordu. Fas’ta başka yerleri görüp beğenebilirim orası ayrı konu. Marakeş’i çok sevebilirsiniz de. Gidip görmeden karar vermeyin.
Tüm bunları düşündüğümde iyi ki gitmişim de görmüşüm diye düşünüyorum Marakeş’i. Cebimden 1 kuruş çıkmaması en büyük sevincim ancak diğer büyük sevincim de iyi ki Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lider nasip olmuş bizlere. Böyle yerlere gidince kıymetini daha iyi anlıyorsunuz.
Fas’a tekrar gidecek olursam Kasablanka’da görmek istediğim şeylerden biri aşağıdaki videoda görebileceğiniz futbol taraftarları. Onun dışında da maviler içindeki Chefchaouen şehri.
Sen Mi Çektin? 
Sadece is toplantisi icin buraya gelip, malesef her turk insaninda olan ama ozellikle araplara karsi olan irkciligi ince ince hissettiren bu yaziyla bir sehri ve insanini tanitmaya calismak ne saglikli ne de tanitici olmus. En sonda yine her turk insaninda olan buyuk onder ataturk guzellemesi yapmak da cok alakasiz olmus. Resmen bir ulke ve halki onyargiya kurban edilmis.
Sevgili kardesler. Ben marakeste yasayan bir turkum. Burasi hem ucuz, hem havasi iyi, hem de guzel bir sehir. Sadece yazin iki ayi cok asiri sicak. Zaten buranin yerlileri de yazlari daha soguk olan sehirlerdeki yazlik evlerine gider yazdan sonra geri gelirler.
Gelin bu ulkeye, turkiyede insanligin artik olmadigini biliyoruz en azindan burada biraz gormus tecrube etmis olursunuz. Kalin saglicakla.
BeğenBeğen
sıra sıra cevap vereyim istersen. sadece iş toplantısına gelmek ülkeyi tanımaya engel değil bir.
Her Türk insanında olan Arap ırkçılığı derken aslında Türklere karşı ırkçılık yapman da ayrı bir komik iki.
Keşke bahsettiğin gibi her Türk insanı Atatürk güzellemesi yapsaydı da şu anki durumumuzdan çok daha iyi yerlerde olurduk üç.
Gidip gördüğüm, gezdiğim bir ülkeyi nasıl önyargıya kurban edebilirim. Benim gittiğim ülkeleri burada tanıtma, onların turizm elçisi olma gibi bir niyetim hiç olmadı. Sadece yaşadığım tecrübeleri aktarıyorum bu da dört. Gittiğim her yerde mükemmel şeyler yaşamak zorunda mıyım?
Dünyada 34 tane ülke gezmiş biri olarak Marakeş’i güzel bulmuyorum. Batılı turistler için egzotik olabilir ama bizim için bir ayrıcalığı yok.
Türkiye gibi misafirperverliğin ve servis sektörünün üst düzeyde olduğu (bazı sıkıntılarımız olabilir ama kimde yok ki!) bir ülke için “insanlığın artık olmadığını biliyoruz” deyip de Fas’a gitmeniz gerçekten komik. Lan neyse niye yordum ki kendimi ya.
BeğenBeğen